Erdem SEVGİ
Yaz mevsimini aylara değil de birkaç haftaya sığdıran Londra, en soğuk günlerini yaşıyor bu aralar. Lakin insanlar pek de aldırmıyor soğuğa. Onlar yine aralıksız sokaklarda. Günü 24 saate sığdıramayan kentte milyonlarca farklı hikaye her gün yeniden yazılmaya başlanıyor. Uyku ile pek araları yok. Kimi eğlencenin, kimi keşfetmenin kimi de geçiminin peşinde. Her renkten, her dinden ve her dilden insanla karşılaşmak mümkün burada. The Guardian yazarlarından Leo Benedictus bir makalesinde Londra’daki çeşitliliği şu cümleler ile özetliyor: “Londra, kesinlikle 21. yüzyılın en çeşitli kenti. Londra’da insanlar 300’den fazla dil konuşuyor ve 50 uyruktan 10 binin üzerinde halk bir arada yaşıyor.”
HAYALLERDE ÇİFT KATLI KIRMIZI OTOBÜSLER
Yılın en güzel zamanının Christmas öncesi olduğunu söylüyor uzun süredir burada yaşayanlar. İklimin dayanılması güç soğuğunu bir yana koyarsak Christmas arefesinde Londra'da ışıl ışıl tüm sokaklar. Aylar öncesinden dekore edilen dükkan vitrinleri, caddeler gözünü alıyor insanın. Uzun yıllardır kar yağışı almayan kente iki yıldır kar yağıyor. Yağış esnasında toplu taşımanın durması ile hayat kesintiye uğrasa da film sahnelerini aratmıyor ortaya çıkan manzara. 2012’de gerçekleştirilecek Olimpiyat Oyunları için hummalı bir çalışma yürütülüyor. Simge mekanlardaki devinim ise daimi... Big Ben, London Eye, Trafalgar Meydanı, Buckhingam Sarayı yılın her günü, kalabalık turist gruplarının akınına uğruyor. Uzun yıllardan bu yana çehresini koruyan kent, hareketli bir açık hava müzesini andırıyor. Müze içinde yüzlerce müze sunuyor, ilgi duyanlara. Dünya üzerinde çok sayıda insanın hayalleri arasındadır Londra'daki kırmızı, çift katlı otobüslerle seyahat etmek ve o karakteristik telefon kulübeleri ile birlikte fotoğraf çektirmek.
İşte Londra, dünya üzerinde görülmesi gereken kentler arasında başlıca bu özellikleriyle ön sıralardaki yerini alıyor. Peki dünyanın her metropolünde olduğu gibi bu kentin bilinmeyenleri neler? Milyonlarca insanın yaşadığı bu kentte elbette bir o kadar da bilinmeyen var. Londra’da yaşayan yaklaşık 500 bin Türk’ün hikayelerini biliyor musunuz? Bambaşka hikayelerle soluğu İngiltere’de alan binlerce yurttaşımız neler yapıyor burada, bilmek ister misiniz? Yanıtınız “evet” ise Londra'daki Türkiye'ye hoşgeldiniz. Yolculuğumuz başlıyor. Bu arada, şemsiyenizi unutmayın! Londra’dasınız, her an yağmur yağabilir.
KÜÇÜK BİR TÜRK KENTİ: LONDRA
Londra’da yaklaşık 500 bin Türk yaşıyor. Bu rakama öğrenim amacıyla kentte bulunanlar da eklendiğinde İngiltere’nin başkentinde ciddi bir Türk topluluğuyla karşılaşıyoruz. Binlerce kilometre uzaklıktaki bu ada ülkesinde yaşayan Türk sayısı, Türkiye’deki birçok kentin nüfusunu geride bırakıyor. Hal böyle olunca kentin belli noktalarında Türk semtleri boy gösteriyor. Soğuk kentin aksine, sıcak mekanlar oluşturmuş Türkler kendilerine. Küçük Türkiye’de ülkeye dair her şeyi bulmak mümkün. Marketinden berberine, kebapçısından tuhafiyesine kadar çok sayıda Türk işyeri Londra’da yaşayanlara hizmet veriyor.
“BİR GÜN GERİ DÖNECEĞİZ”
Londra’daki Türkler, kendi sosyal alanlarını yaratmışlar. Dernekleriyle, kıraathaneleriyle, sosyal klüpleriyle ayrı bir Türkiye yaşıyor Londra’da. Türkiye’dekileri aratmayacak kıraathanelerde okeye dördüncü aranıyor, günün yorgunluğu demleme Türk çayı ile atılıyor bu mekanlarda. Sohbetlerin konusu vatan gündemine ilişkin oluyor genelde. Günlük rutinlere dair konular tükendiğinde sohbetin yönü Türkiye’ye uzanıyor. Türk televizyonları izleniyor, olan biten yakından takip ediliyor ve yorumlanıyor. Ne kadar uzak olsalar da vatanlarına bir o kadar yakınlar. Belirli yerleşim bölgelerinden buraya göçenlerin kurdukları dernekler de var. Bu derneklerde bir araya geliniyor ve hasret gideriliyor. Memleket fotoğrafları ile süslenmiş duvarlar arasında yankılanıyor sıla hasreti çeken sesler. Dayanışma yemekleri, geceler düzenleniyor derneklerin öncülüğünde. Her bir araya gelindiğinde sohbetin bağlandığı nokta yine ‘Türkiye’ oluyor. Belirli hedefler konuluyor yaşama dair ve Türkiye’ye dönüş planları yapılıyor. Gerçekleşmesi muhtemel olsa da olmasa da hepsi bir gün dönmek istiyor kendi ülkelerine. Öte yandan o kadar kanıksamışlar ki burada yaşamayı. Vefat edenler burada defnediliyor ve gelecek için kabir yerleri satın alınıyor. Memleket isimleri taşıyan futbol takımları boy gösteriyor yerel liglerde. Belki hiç gidip görmediği köyünün ismini taşıyan futbol takımlarında top koşturuyor burada yetişen ikinci nesil. Anne babasından dinlediği ya da birkaç kez gidip gördüğü memleketinin adını burada da yaşatmaya çalışıyorlar. Rutin antrenmanlarını aksatmadan galibiyet peşinde koşuyorlar.
Türklerin işlettiği çok sayıda kuaför bulunuyor Londra’da. İşletenler Türkler ama müşteriler her ırktan. Kuaförlerdeki sohbetin içeriği aynı. Sadece kahramanlar değişiyor. Sıranızın gelmesini beklerken kuaför ile İngiliz müşterinin sohbetine tanık oluyorsunuz. “Ne olacak bu Manchester United’ın hali?” diye giriliyor konuya. Sonraki hafta hangi takımın galip geleceği tartışılıyor derinlemesine ve bahis kuponları için tahminler yürütülüyor.
SOSYAL YAŞAMIN TÜRKÇESİ
Sinema, tiyatro, konser ve söyleşi gibi aktivitelerin Türkçe biçimde varlık göstermesi de mümkün oluyor Londra’da. 1993’ten bu yana gerçekleştirilen Londra Türk Filmleri Festivali’nde yerli yapım filmler gösteriliyor ve Türk sinema yapımcıları, oyuncuları konuk ediliyor. Türklerin yoğun olarak yaşadığı Wood Green bölgesinde yer alan sinemalarda vizyon Türk filmleri gösteriliyor, İngilizce altyazıları ile birlikte. Hafta sonu geldiğinde bu salonlarda yer bulmak pek de mümkün olmuyor. Erkenden biletlerini alan Türkler, filmleri izlemek için salondaki yerlerini alıyorlar. Zaman zaman dernekler ya da sosyal kuruluşlar tarafından davet edilen tiyatro grupları konuk oluyor Londra’ya Türklere kendi dillerinde temsiller sunuyorlar. Buradakileri en mutlu eden aktivitelerden biri de Türk müzisyenlerin turneleri oluyor. Kimi zaman geniş salonlarda kimi zaman da bar gibi mekanlarda gerçekleştirilen konserlerde memleketin sanatçılarına eşlik etme fırsatını buluyorlar Londra’daki Türkler. Sosyal kuruluşların gerçekleştirdikleri önemli etkinliklerden biri de söyleşiler oluyor. Türkiye’den farklı konu başlıkları üzerine burada yaşayanla söyleşi yapmaya gelen önemli isimler yakından takip ediliyor. Etkinliğin gerçekleştiği salonlar meraklılarınca dolduruluyor.
YENİ NESİLE TÜRKÇE ÖĞRETMEK
Türkler İngiltere’ye ilk geldiklerinde en büyük sorunlarından biri İngilizce öğrenmek ve çevreleri ile anlaşabilmek oluyor. Türkçe’nin gramer yapısı ile uyuşmayan İngilizce’yi öğrenmek insanların yaşamında büyük problem teşkil ediyor. Geçmişe dair anlatılan yaşanmış öyküler şimdi gülümsetse de bir dönem yaşanan sıkıntıların ne denli ciddi olduğunu gözler önüne seriyor. Bir televizyon dizisine konu olan bu sıkıntılar bir hayli gülünç. Bundan yıllar önce markete sigara almak için giden insanların ellerindeki paketi gösterip aynısından istediklerini beden dili ile anlattıkları ya da toplu taşıma araçlarına binerken avuçlarının içindeki bozuk paraları uzatıp görevlinin seyahat bedelini almasını bekledikleri en bilinenler arasında yer alıyor. Günümüzde hala İngilizce bilmeden burada yaşamını sürdürenler olsa da yeni neslin yetişmeye başlamasıyla sorun tersine dönmüş durumda. Artık İngiliz eğitim sistemi içerisinde yetişen gençler Türkçe’yi öğrenmekte zorluk çekiyorlar. Bu soruna da bir çare bulunmuş. Londra’da yeni nesle Türkçe eğitimi vermek için hizmet veren yaklaşık 35 Türk okulu bulunuyor. Okullar, kentte Türklerin yerleşim bölgelerine uygun bir dağılıma sahipler. Genellikle kendi binalarına sahip değiller. Kiralık mekanlarda faaliyetlerini sürdürüyorlar. Hafta sonu gibi zamanlarda Türk gençlerine Türkçe eğitimi verme amacı taşıyorlar. Ufak yaşlarda İngiliz okullarında eğitimlerine başlayan Türk çocukları, Türkçe’yi öğrenmekte zorluk çekiyor. Aile içinde öğrendikleri Türkçe ancak günlük konuşmalarına yetiyor. Daha fazlasını öğrenmek isteyenlerin yardımına ise Türk okulları yetişiyor. Devlet desteğinden yoksun bu okullar, bağışlar ya da kermesler yoluyla ayakta duruyor. Büyük oranda çalışma yaşamının içinde yer alan kadınlar, geriye kalan zamanlarında da Türk okulları için kermesler düzenliyorlar. Evlerinde ürettikleri Türk lezzetlerini okullar yararına satışa çıkarıyorlar. Onlar da bu yolla Türk okullarına katkıda bulunmaya çalışıyorlar.
ÇEVİRMENLER ZORDA
İngiliz pasaportuna sahip olup da İngilizce konuşamayan bazı Türklerden ve onların hikayelerine değinmiştik. Peki onlar nasıl sürdürüyorlar yaşamlarını Londra’da? Küçük Türkiye’de yaşayıp gidiyorlar peki kamu kuruluşları ile ilişkilerini nasıl yürütüyorlar? İşte bu noktada İngiliz hükümetinin çevirmenleri devreye giriyor. Onlar da yine Türk. Sağlık kuruluşları, havaalanları, belediyeler, emniyet teşkilatında çok sayıda Türkçe çevirmen görev yapıyor. Küçük Türkiye’deki Türkler sıkıştıklarında imdatlarına bu çevirmenler yetişiyor. Kimi zaman telefon yoluyla geliyor yardım kimi zaman da yüz yüze. Hastanelerdeki çevirmenlerin işi hiç de kolay değil. İngiltere’de sağlık sisteminden herkes şikayetçi. Ağır yasaların öngördüğü yüklü tazminatlar nedeniyle doktorlar çoğu zaman hastaya müdahale etmekten çekiniyor. Hafif sayılamayacak rahatsızlıklarda bile hastalara “Bir şeyin yok” denilebiliyor. Hal böyle olunca hastanelerdeki çevirmenler, doktorlar ile hastaların arasında kalıyor, zor anlar yaşıyor.
KEBABIN LONDRA SERÜVENİ
Türklerin ağırlıklı olarak boy gösterdikleri sektörlerin başında gıda geliyor. Dünyanın her noktasına “kebap” adıyla ulaşan Türk Döneri, yakın zamanda İngilizlerin resmi yemekleri arasında girecek gibi görünüyor. Kebap, Londra’da bir kültür haline gelmiş. İngilizler, geleneksel hafta sonu eğlencelerinden bahsederken “Önce puba gider eğleniriz ardından da kebap yemeye gideriz.” şeklinde ifade ediyorlar kebaba olan düşkünlüklerini. Londra’da her köşe başında bir kebapçı olması da bu söylemi doğruluyor. Türkler, Londra’daki kebabı yeterince lezzetli bulmadıklarını sıkça dile getirseler de onların da vazgeçilmezleri arasındaki yerini koruyor. Kebap diye andığımız dönerin servisi biraz farklı. İkiye bölünen pidenin arasında döner koyuluyor üstüne de isteğe bağlı olarak marul, kırmızı lahana, soğan, salatalık ve domates. Sarımsaklı sosu da unutmamak gerekiyor. Burada döner mutlaka sarımsaklı sosla birlikte tüketiliyor. Türk kebapçılar da İngilizlerin “Take away” kültürüne ayak uydurmuşlar. İngilizler pek oturdukları yerde yemek yemeyi sevmiyorlar. Hızlı akan yaşam içerisinde yürürken, toplu taşıma araçlarında seyahat ederken ya da çalışırken yemeyi tercih ediyorlar. Hal böyle olunca dönerin servisi de ayakta yemeye uygun biçimde yapılıyor. Birçok kebapçıda şöyle oturup keyiflice dönerinizi yiyebileceğiniz masa, sandalye bulamıyorsunuz. Sistem sizi de sokakta yemeye zorluyor. Londra’daki en popüler Türk yemeği ‘kebap’ peki ya diğerleri? İngiltere’nin başkentinde aklınızdan geçirip de yiyemeyeceğiniz Türk yemeği neredeyse yok gibi. Türk restoranlarında A’dan Z’ye tüm yemekleri bulmak mümkün oluyor. Gecenin bir vakti canınız imam bayıldı mı çekti? Şöyle bir Harringey bölgesindeki restoranlara göz atarsanız, en lezzetlisinden yiyebilirsiniz.
İNGİLİZ YEMEKLERİ DE TÜRKLERDEN
Londra’da İngilizlerin geleneksel yemeklerinin tadına bakmak istediniz ve bir Fish&Chips bara girdiniz. Mısır unundan yapılan kremaya bulanmış Cod (Morina) balığı ve yanında taze patates kızartması yanı Fish&Chips yiyeceksiniz. Bir anda işittiğiniz şeyin doğru olup olmadığı konusunda şüpheye düşebilirsiniz. Biri oradan “Ağabey balık bitti, arkadan getir hele” mi dedi? Evet, Londra’da bunu da yaşamanız mümkün. Çünkü İngilizlerin geleneksel yemekleri arasında en popüleri olan Fish&Chips’i Londra’da çoğunlukla Türkler yapıyorlar. Kentteki Fish&Chips barların büyük bölümü Türkler tarafından işletiliyor. Tabi Fish&Chips’in yanında aynı barlarda kebap da bulmak mümkün oluyor. İngilizlere kendi geleneksel yemeklerinin yanında Türk yemeği de sunuyoruz.
“YES PLEASE”
Türkiye’de süpermarketlerin artışına bağlı olarak sayıları günbegün azalan bakkallar ya da ufak çaplı marketler Londra’da oldukça popüler. Burada “Off Licence” olarak adlandırılan bu marketlerin büyük bölümü Türkler tarafından işletiliyor. Tabelalara baktığınızda gördüğünüz Türkçe market isimleri bir an için sizde “Neredeyim?” karmaşası yaratsa da içeri girip bir şeyler aldıktan sonra kasadaki görevlinin size önce “Yes please” demesiyle Londra’da olduğunuzu hatırlıyorsunuz. Tabi buradan sonra diyalogu hangi dilde sürdüreceğiniz size kalıyor. Alışverişinizi ister Türkçe isterseniz de İngilizce olarak sonlandırabilirsiniz. İçerisi hınca hınç ürünlerle dolu, sadece bir kişinin geçebileceği raf aralıklarına sahip bu marketlerde gördüğünüz ve satın alabileceğiniz Türk ürünleri sizi şaşırtmasın. Türkiye’de en sevdiğiniz bisküviyi ya da hamurlaşmıyor diye her zaman tercih ettiğiniz makarnayı bu sıkışık rafların arasında bulabilirsiniz. Sadece göz atmanız gerekiyor.
TAKSİ ŞOFÖRÜNÜZE DİKKAT!
Kentin kırmızı çift katlı otobüsleri ve telefon kulübeleri kadar popüler simgelerinden biri de “Blackcab” olarak adlandırılan taksiler. İstanbul’daki eski, siyah taksi dolmuşları hatırlayanlara nostaljik anlar yaşatan Blackcablar, yıllardır korunan aynı tip araçlarla Londra caddelerinde metropolün ulaşımını sağlıyor. Blackcablar taksimetre mantığı ile çalışırken bunlara alternatif olarak bir de “Minicab” sistemi geliştirilmiş. Rezervasyon sistemi ile çalışan Minicab’ların bulunduğu istasyonları arayarak bulunduğunuz yer ile gitmek istediğiniz yerin adres bilgilerini veriyorsunuz. Bunun karşılığında Minicab istasyonundan size bir fiyat teklifi sunuluyor. Teklifi kabul etmeniz halinde Minicab’ınız kısa süre içinde sizi adresinizden alıyor ve yola çıkıyorsunuz. Yolculuğunuz esnasında dikkatli olmanızda yarar var çünkü Minicab sürücülerinin büyük bölümü Türklerden oluşuyor. Bu alternatif taşımacılık sistemi içerisinde çalışarak geçimlerini sağlayan Türkler ile İstanbul taksilerindekini aratmayacak bir yolculuğa çıkabilirsiniz. Şayet, sizi kimse uyarmazsa emniyet kemerinizi takmayı unutmayın! Çünkü burada emniyet kemerini takmayan yolcunun kendisine ceza uygulanıyor. Aman dikkat!
TÜRKÇE YAYINLARA GÖZ ATMAK
Gazetecilik alanında önemli bir gelenek olan İngiliz tabloid gazeteleri burada Türkçe dilinde de yayımlanıyor. İngiltere’de yaşayan Türkler, renkli bir yerel medyaya sahipler. Türk marketlerinde ücretsiz dağıtılan haftalık yayın periyoduna sahip bu gazeteler, çok geniş bir kitleye ulaşma görevini üstleniyor. Londra’daki Türk toplumunun kendi içindeki haberleşme ihtiyacına yardımcı olan gazetelerin sayısı yediyi buluyor. Renkli içerikleri ile dikkat çekiyorlar. Londra’daki Türklerin sosyal etkinlikleri, sorunları, yeni açılan Türk mekanları başlıca konular olarak ön plana çıkıyor. Gece yaşamına ilişkin magazin sayfaları da görülmeye değer… Olay, Avrupa, Haber, Londra Gazete, Toplum Postası gibi isimlerle yayımlanan ve her hafta 200 bine yakın insana ulaşan bu gazeteler reklam gelirleri ile ayakta duruyorlar. Londra’da ayrıca Türk radyoları da bulunuyor. Türkçe parçalar çalan, yayın akışlarında farklı türlerde programlara yer veren radyolar burada yaşayan Türklerce kimi zaman iş başında kimi zaman da otomobilde dinleniyor. Çatılara konuşlanmış, yönleri Türk uydularına bakan çanak antenler dikkat çekiyor. Tüm televizyon kanallarındaki haberler, programlar, diziler merakla takip ediliyor. Türkiye gazetelerinin Avrupa baskıları, satış için yerleştirildikleri yerlerinden erken saatlerde ayrılıyor ve kıraathane, restoran ya da evlerde okuyucuları ile buluşuyor. Her köşe başında bir kitapçının olduğu kentte Türkçe yayınları satan kitapçılara da rastlamak mümkün oluyor. Hatta Türklerin yoğunlaştığı bölgelerde sadece Türkçe yayınların satıldığı kitapçılardan yeni çıkanları ya da çok satılanları takip edebilirsiniz.
LONDRA’DA TÜRK ÖĞRENCİ OLMAK
İngilizce öğrenmek, lisans ya da lisansüstü eğitim için Londra’da bulunan Türk öğrencilerin ise bambaşka hikayelere sahipler. Türkiye’den ayrılmadan önce uğraşmak zorunda kaldıkları uzun vize sürecinin ardından Londra’ya geldiklerinde bin bir türlü zorlukla baş başa kalıyorlar. Hiç bilmedikleri kente ilk gelişlerinde sudan çıkmış balığa dönüyorlar önce. Yaşamın süratle aktığı metropolde ilk olarak okullarını bulmaya ardından da başlarını sokacak bir yer bulmaya çabalıyorlar. Bir süre sonra döviz kurunun farkına vardıklarında dünyanın en pahalı kentlerinden birinde yaşadıklarını hissediyorlar ve vizelerine dahil olan çalışma iznini kullanmak için harekete geçiyorlar. Şanslı olanlar İngilizce konuşulan bir işyerinde çalışırken hatırı sayılır miktarda Türk öğrenci, Türklerle birlikte çalışmak zorunda kalıyor, İngilizce öğrenmeye geldikleri bu kentte. Kimi İngilizce’sini geliştirip dönerken kimi de Türkçe’sini bozuyor. Çalışmak zorundalar mı? Bu sorunun yanıtı büyük bölümü için “Evet”. Çünkü burada yaşam öğrenciler için bir hayli zorlu. Belirli bir bütçe ile Londra’ya gelen öğrencinin çalışmadan geçinmesi hiç de düşünüldüğü gibi basit olmuyor. Yaşamın haftalık döndüğü bu ülkede her hafta kalınan yere kira ödemek, toplu taşıma biletlerini satın almak, gıda temel ihtiyaçlar derken; harcama kalemleri alıp başı gidiyor. Gelecekleri için attıkları adımı yarıda bırakmak istemeyen öğrenciler de burada her türlü zorluğa katlanıyorlar. Zaman kalırsa da Londra’yı keşfetmeye çalışıyorlar. Birkaç yıl Londra’da kalıp da belirli simgesel mekanları dahi hiç görmemiş öğrencilerin sayısı azımsanacak boyutta değil. Kimi vakit bulamıyor bunu yapabilmek için kimisi de umursamıyor. Herkesin ayrı gerekçeleri var. Bazıları ülkelerine geri dönecekleri günü sayarken bazıları da burada kalmanın yollarını arıyor. Londra’da bir yaşam kurmak için çabalıyor. Tüm sıkıntılı yanlarına rağmen Londra’da öğrenci olmak, geleceğe dair paha biçilemez bir eğitim yatırımı oluyor. Dünyanın en popüler dili İngilizce’yi, İngilizlerin arasında anavatanında öğrenmek, Londra üniversitelerinde öğrenim görmek için tüm sorunlara göğüs geriliyor.
TAVERNALAR, TÜRKÜ BARLAR…
Londra’daki Türkiye’ye açtığımız pencereyi kapatmadan önce buradaki eğlence yaşamına göz atalım. Türkleri, 24 saate sığmayan eğlence yaşamının her alanında görmek mümkün oluyor. Bazıları İngilizlerin pub kültürüne ayak uydurmayı tercih ediyor. İçtikleri biranın sayısını hatırlamayan İngilizlerle sıcak bir ortamda doyasıya sohbet ediyor. Bazıları da her tür çılgınlığa şahit olunabilecek gece kulüplerini dolaşmayı seçiyor. Geleneklerinden kopamayan Türkler de kendi eğlence anlayışlarını buraya taşıyor. Wood Green bölgesinde tavernalar, gazinolarda canlı müzik eşliğinde eğlence sabaha kadar sürüyor. Farklı tarzlardaki yerel sanatçıların sahne aldığı mekanlardaki eğlence Türkiye’dekini hiç aratmayacak cinsten. Piyanist şantörlerin geniş repertuarı gelen tüm istekleri karşılamaya yetiyor. Bu mekanlarda boy gösteren Türkler, yerel basının magazin sayfaları için de haber içeriği üretiyorlar. Doyasıya eğlenilen haftanın sonrasında gazetelerin renkli sayfaları heyecanla açılıyor ve kimin nerede olduğuna göz atılıyor. Stoke Newington bölgesinde ise türkü barlar bulunuyor. Anonim türkülerle başlayan gece, ilerleyen saatlerde hareketleniyor ve halaylar mekanlara sığmakta güçlük çekiyor. İngilizleri, İngiliz tarzı eğlendiren Türk işletmeciler ise sektörün başka bir yüzü. Londra’da Türklerin işlettiği İngiliz pubları hafta sonları binlerce Londralı tarafından ziyaret ediliyor. Eğlenmek için zaman ayrılabilen hafta sonlarında Londra’daki Türkiye, sabahın ilk ışıklarına kadar eğleniyor.
Bir gün Big Ben’i görmek, kırmızı çift katlı otobüslerde seyahat etmek, Hyde Park’ta yürümek, müzeler arasında kendinizi kaybetmek ya da 2012’deki olimpiyat oyunlarını izlemek için bu metropole yolunuz düşerse görmeniz gereken yerler, öncelikle klasik Londra izlenimlerinde tavsiye edilenler olsun. Gerçekten görülmeye değer binlerce mekan var bu kentte… Şayet vaktiniz kalırsa Londra’daki Türkiye’ye de göz atmayı unutmayın. Çünkü burada sizlerden birileri, sizi yaşatıyor. Onlara bir “hello” demeyi unutmayın.
VE YAŞAM ÖYKÜLERİ...
Küçük Türkiye
Londra’daki Türk marketlerini dolaşırken Roman Road bölgesinde Mehmet Dere ile karşılaşıyoruz. Cornucopia Supermarket’in işletme müdürlüğünü yapıyor, 33 yaşındaki Dere, 10 yıl önce İngiltere’ye gelerek Londra’daki Küçük Türkiye’ye dahil olmuş. Burada pek de yabancılık çekmiyor çünkü akraba çevresinden yaklaşık 20 aile Londra’da yaşıyor. Yoğun bir tempoya sahip. Markette 12 personeli ile birlikte haftanın altı günü çalışıyor. Türkiye’ye ancak iki üç yılda gidebiliyor ve onun da hayalleri arasında bir gün doğduğu topraklara dönmek var.
Farklı Hikayeler
Hackney bölgesinde Türkler tarafından işletilen ve müşteri kitlesinin tamamına yakını İngiliz olan The Dolphin Pub’a uğruyoruz. Burada İngilizlerin arasında sıkı bir sohbete tutuşmuş üç Türk ile karşılaşıyoruz. (soldan sağa) Boysal Balaban (56), Ali Duran (56) ve Şakir Murathan (49). Her birinin ayrı ayrı geliş ve yerleşme öyküleri var Londra’ya dair. Boysal Balaban, İstanbul’da kendine ait ayakkabı imalathanesini 19 yıl önce Londra’dan gelen teklifle kapatıyor. Evli üç çocuk babası Balaban, burada dünyaca ünlü, bale ayakkabıları üreten bir fabrikada Üretim Şefi olarak çalışıyor. Ali Duran ise tam 36 yıldır Londra’da yaşıyor. Ticaret yapma amacıyla uzun yıllar önce geldiği bu kentte önce, İngilizlerle birlikte çalışmış. Harringey Belediyesi Konut Birimi’nde uzun yıllar hizmet veren Duran daha sonra iyi bir iş teklifi ile özel sektörden yana tercih kullanmış. Şimdi Türkiye’nin büyük taşımacılık şirketlerinden birinin İngiltere’deki İthalat İhracat Sorumluluğu’nu yürütüyor. Kıbrıs’ın Lefkoşe kentinden 28 yıl önce Londra’ya gelen Şakir Murathan, zamanında Londra’da “onu çeken bir şeyler” olduğunu söylüyor buraya gelişine dair. Çeyrek asrı devirdiği bu kentte yıllarca konfeksiyon sektöründe yer bulmuş kendine. Ardından da adım attığı eğlence sektöründe çalışmaya devam ediyor. Farklı hikayelerle Londra’ya gelmiş üç Türk, burada yetişen yeni neslin kaybedildiği noktasında birleşiyor. “Küçük Türkiye’de yaşasak da çocuklarımız, Türk kültüründen uzak büyüyor ve onların ülkelerine geri dönüp oradaki yaşama adapte olmaları mümkün değil” diyorlar.
Turkish Kebap
İngiltere’nin başkentinde Türk lezzetlerini ararken Stoke Newington bölgesinden güzel kokular alıyoruz. Türk dönerinin Londra’yı çoktan fethettiğini zaten söylemiştik. The Best Turkish Kebap, Londra’daki kebapçılar arasında en popülerlerinden biri. İngilizlerin Take-Away kültürüne uygun biçimde servis yapan kebapçı, Türklerin yanı sıra yüzde 70-80 oranında İngiliz müşteriye sahip. 24 yıldır Londralılara Türk döneri sunan The Best Turkish Kebap, İsmail Demir tarafından işletiliyor. Türkiye’de pek de göremeyeceğimiz büyüklükte dönerlerle karşılaşıyoruz burada. Gecenin geç saatlerine kadar ufacık dükkanın içi tıklım tıklım müşteri dolu. Leziz döner için bekleyen müşteriler, kalabalığa aldırmadan kendilerine “Yes please” denene kadar sırasını bekliyor.
Moda Kuaför
Ayna karşısında Premier Lig karşılaşmalarının sohbet konusu olduğu bir anda Dalston bölgesindeki Moda Kuaför’e konuk oluyoruz. Cevdet Işık, 10 yıl önce İzmir’deki işyerini bırakıp mesleğini Londra’da sürdürmeye karar vermiş. Londra’da kendine yeni bir düzen kurmuş. 40 yaşındaki Işık, mesleğini burada icra ederek daha fazla kazandığını söylüyor. Öte yandan Türkiye’dekinden daha zor bir müşteri kitlesi olduğunu da ekliyor. Moda trendlerinin de yakından takip edildiği Londra’da farklı kesim stillerine yetişmekten yorulduğunu söylüyor. Farklı milletlerden de olsalar müşterilerle sohbetin açılış noktası burada da futbol oluyor. Işık, sıkı bir Arsenal taraftarı. Desteklediği futbol takımının maçları izlemek için zaman zaman makasını bırakıp, dükkanına yakın Arsenal Emirates Stadyumu’na gittiğini, müşteri ile iyi diyalog kurabilmek için futbol gündemini yakından takip ettiğini belirtiyor. Herkesin olduğu gibi Işık’ın da Türkiye’ye dönüş planları var ama bu dönüşün zamanını kendisi de kestiremiyor.
(Roadlife Dergisi Şubat 2010 sayısından.)
Diğer dünya kentlerinden...
- Urfalı Ramazan Dublin'de nasıl Yunan Ramos oldu?- 'Öz kızı' Titanic'i derinlere uğurlayan kent Belfast
- Cadı avlarını, festivale dönüştüren Edinburgh
- Charleston: ABD tarihinin dönüm noktasında biber arayışı
- Erivan'da farkına varılan, geleneklerin büyülü gücü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder