Çatkapı Ankara lezzetleri


Çatkapı – Ankara Lezzetleri

21 Şubat 2008 Perşembe

Yılın ilk ay tutulması için Rasathanede sabahlamak…

Astronomi’ye ilgi duymak her zaman boş bir uğraş gibi değerlendirilir hatta Astronomi öğrencileri de “Siz şimdi mezun olunca ne iş yapacaksınız?” sorusu ile sıklıkla karşılaşır. Hal böyle olunca ‘Rasathanede sabahlamak’ başlığı da size, içinizden, “Gereksiz bir yazı daha…” dedirtebilir. Bu baktığınız açı ile alakalı bir durum. Astronomi, kimilerine gereksiz gelirken, kimisi için de hayatın anlamı olabilir. Belki de arada bir yapılan gök gözlemleri insanın ufkunu genişletecektir. Şöyle değerlendirebiliriz: Yurtdışına çıktığımızda nasıl dünyanın yaşadığımız ülkeden çok daha fazla olduğunu görüyorsak, gök gözlemleri de bize, galaksinin dünyadan çok çok daha fazla olduğunu gösteriyor. Bunu en iyi yaşayanlar astronomlar, gece gündüz demeden teleskop başında gözlemle babam, gözlemle…

21 Şubat’ın ilk saatlerinde yılın ilk ay tutulmasını izlemek için gittiğimiz Ankara Üniversitesi Gözlemevi’nde, biz de astronomların gökbilim heyecanına ortak olduk. Hiç hesapta yokken akşam saatlerinde Mahmut’un önerisi ile gündeme aldığımız etkinlik bizim için gece yarısından sonra başladı. 01.30’da buluşup Ahlatlıbel’de bulunan gözlemevi’ne doğru yola çıktık. -10 derece ısıya ve ertesi gün bizi bekleyen iş temposuna rağmen heyecan verici bir deneyim yaşamayı kafaya takmıştık. 02.00 sularında vardığımız Ankara Üniversitesi Gözlemevi’nde yoğun bir kalabalık ile karşılaşacağımızı ümit ederken çok geçmeden Ankaralıların bu etkinliğe pek de ilgi göstermediklerinin farkına vardık. Daha erken saatlerde gerçekleşen sunumları kaçırmıştık fakat sunumu izleyenler de tutulmayı evlerinden izlemeyi tercih etmiş ve gözlemevinden ayrılmışlardı. Otomobil’den iner inmez bize eşlik eden Astronomi Araştırma Topluluğu (ASART) üyesi, öğrenci arkadaşlar, bilgilerini bizlerle paylaşmaya başladılar.

Gözlemevi’nin Hollandalı Prof. Kreiken’in çabaları sonucu 1963 yılında açıldığını öğrendik. Kampus içerisinde bulunan ilk güneş teleskopunun yanından geçerek, halk gözlemlerinin yapıldığı Coude teleskopuna yöneldik. Henüz tutulma başlamamıştı. 360 derece döndürülebilen pencereli bir kubbenin altında yer alan teleskop, boyumuzun üç katı büyüklüğündeydi. Öğrenci arkadaşlar hızlıca teleskopu hazırlamaya başladılar. Dünya’nın dönüşü nedeniyle yapılan ayarlar bir süre sonra geçerliliğini kaybediyordu. Elektronik bir teleskop olmadığından zaman zaman görüş ayarlaması yapmak gerekiyordu. Önce baktığımız mercekten genel olarak Ay’ı gördük. Gökyüzündeki parlak küre, teleskopun merceğinde altın bir topa benziyordu. Daha sonra mercek döndürüldü ve yakın plana geçtik. Ay üzerinde sağa sola, aşağı yukarı geziler yapmaya başladık. Kraterleri net olarak görebiliyorduk. Gökhan, kraterlerin neden oluştuğunu sorduğunda arkadaşlar, göktaşlarının Ay’ın yüzeyine çarpması sonucu, kraterlerin meydana geldiğini söyledi. Ay’da atmosfer olmadığı için göktaşları direk olarak yüzeye çakılıyor ve böylece kraterler oluşuyordu. Dünyaya düşen göktaşları ise atmosfere girmelerinin ardından sürtünme ile parçalanıyor ve yer küreye ulaşamadan yok oluyorlardı. Bu arada Mahmut, kubbenin içerisine tripodu kurmuş, ve teleobjektif ile Ay’ı görüntülemeye başlamıştı.

Saat ilerliyordu ancak tutulma başlamamıştı. Biz de yapılan teklif ile heyecanlanarak Satürn’ü izlemek için beklemeye başladık. Teleskop ayarlandıktan sonra Satürn gezegeni merceğin içindeydi. Gazdan oluşan gezegen, etrafındaki daire biçimdeki uyduları ile birlikte açık ve net görülebiliyordu. Hava koşullarının elverdiği kadarıyla gökyüzünü gözlemleyip tutulmayı beklemeye başladık. Gözlemevi’ne gelen tüm yurttaşlara yapılan zarif çay ikramından faydalandık ve yaklaşık 1250 metre yükseklikte, -10 derece ısıda beklemeye başladık. Bu arada öğrenci arkadaşlar, bize takım yıldızları anlatıyor, kutup yıldızını bulmanın yollarını öğretiyordu. Gökhan da konuyu edebiyat ile bağdaştırarak denizci romanları ve divan edebiyatında Astronomi’nin yerinden bahsediyordu. Sohbetimiz sürerken, tutulma başladı. Ay sol üst tarafından parlaklığını yitiriyordu. Coude teleskopuna geri döndük ve tutulmanın ilk evrelerini mercekten izlemeye başladık. Dünya, Ay ile Güneş’in arasına girmeye başlamıştı. Öte yandan dondurucu soğuk da bizi halsizleştiriyordu. Bir süre otomobilde ısınmaya karar verdik. Mola esnasında bu muhteşem doğa olayından mahrum kalmamamız gerekiyordu. Otomobili uygun bir yere park edip, ışık kirliliğinin düşük olduğu gözlemevi otoparkından tutulmayı izlemeyi sürdürdük.

Bir süre sonra Dünya iyiden iyiye Ay’ın önünü kapattı. Artık Ay’ı bir hilal biçiminde görüyorduk ve Ay, kızıllaşarak bakır rengini almaya başladı. Teleskopların olduğu bölgeye geri döndüğümüzde kameraman ve foto muhabirlerin de geldiğini gördük. Tam tutulma anını kaydederek izleyicilere ulaştırmak için onlar da sabaha karşı 05.00 sularında gözlemevindeydi. Biz de son kez Coude teleskopuna çıkarak tutulmanın tama yakın bir evresini mercekten izledik. Mahmut tutulma öyküsünün son karelerini de pozladıktan sonra öğrenci arkadaşlara teşekkür edip, gözlemevinden ayrıldık.

Uykusuzluğa ve soğuk havaya rağmen tam tutulmayı gözlemevinde, işin uzmanları ile birlikte takip etmek, konu hakkında eş zamanlı bilgiler alabilmek bizim için muhteşem bir deneyimdi. Bundan sonra elimizden geldiğince Ankara Üniversitesi Gözlemevi’nin etkinliklerine katılma kararı aldık. Çünkü dünyanın bizim düşündüğümüzden çok küçük olduğunu anladık. Bizi sabah 05.30’a kadar orada tutan şey tam da buydu işte…


Mahmut'un görüntülediği ve benim de kolajladığım:
21 Şubat 2008 / Tam Ay Tutulması
(Tıklayarak büyük görmenizi tavsiye ederim)


Coude Teleskopunda...
(Gökay, Gökhan ve Ben)



Tam tutulmaya dakikalar kala...


Fotoğraflar: Mahmut Lıcalı

Hiç yorum yok: