Kahvaltıda ciğer şiş
Şanlıurfa’ya sabah saatlerinde ulaştıysanız, güne ciğer şiş ile başlamanız gerekiyor. Güneşin ilk ışıkları ile birlikte Kuyumcular Çarşısı’nın yanındaki meydana ulaşmaya başlayan ciğerler, özenle kesilerek şişlere diziliyor. Aynı saatlerde yanmaya başlayan mangalların dumanı arasında, sırtına onlarca şiş yükleyerek dükkanına doğru ilerleyen ustalara eşlik etmeniz mümkün. Gözünüze ilk kestirdiğiniz mekanın alçak taburelerine bir an evvel oturun yoksa ilerleyen saatlerde yer bulmanız zorlaşabilir. Masada bekleyen kabukları soyulmamış kuru soğanları yadırgamayın. Onlar ritüelin bir parçası. Mekana oturmanızın ardından masanıza maydonoz, taze nane ve kıyılmış soğan da gelecek. Dumanı tüten ciğerler, bohça haline getirilmiş lavaşın içine saklanıyor ve közlenmiş isot eşliğinde masanıza ulaşıyor. Çatal servis edilmesini beklemeyin. Urfa alışkanlıklarına göre lavaşın içindeki ciğerlere, közlenmiş isotu ekleyip, kendi dürümünüzü kendiniz yapmanız gerekiyor. “Sabahın köründe ciğer mi yenir?” diyenleri duyar gibiyim. Urfa’daysanız o ciğer her sabah yenir.
Serinlik kaynağı Balıklıgöl
Ciğerli kahvaltının ardından harekete geçme vakti. İstikamet birkaç dakikalık yürüme mesafesindeki Balıklıgöl... İnanışa göre devrin hükümdarı Nemrut, Hz. İbrahim’i bugün Balıklıgöl’ün bulunduğu bölgeye yakılan ateşe atarak katletmek istiyor. Hz. İbrahim, Urfa Kalesi’ndeki iki sütunun arasından atıldığında ateş suya, odunlar ise balığa dönüşüyor. Bu rivayete göre, göldeki balıkların kutsal olduğuna inanılıyor. Buradaki iki göl Halil-ür Rahman ve Ayn-ı Zeliha adlarıyla anılıyor. Balıklıgöl ve çevresi Şanlıurfa’daki nadir yeşil ve gölgelik alanlardan biri. Göl çevresinde balıklara yem verebilir, Rızvaniye Camisi ve Medrese’yi ziyaret edebilir, yorulduğunuzda çevredeki fıskiyelerin arasında kalan çay bahçelerinde dinlenebilirsiniz. Sezonun hareketli olduğu dönemlerde göl çevresi çok kalabalık olabiliyor.
Çift Mağara’da Menengiç kahvesi
Balıklıgöl turunun ardından Urfa Kalesi’ne tırmanabilirsiniz. Dağın içinden oyulan basamakları kullanacağınız çıkış yolu sıcak havada serin bir molaya dönüşecek. Kalenin zirvesinden Şanlıurfa’yı izlemek oldukça keyifli. Şanlıurfa, tepeden bakıldığında, çorak coğrafya üzerine inşa edilmiş bir Ortadoğu kentini andırıyor. Açık kahverengi toprağın üzerinde birbirine yakın beyaz ve çatısız evler... Fotoğraf çekmek isterseniz, en iyi görüntüyü kale üstündeki iki sütunun arasından yakalayabilirsiniz. M.Ö. 4. yüzyılda inşa edilen kalenin bakımsızlığı sizi üzebilir. Kale’den ayrılmadan önce alt taraftaki mağaralara kurulan restorana uğramalısınız. Çift Mağara adlı mekanda Menengiç kahvesini tadabilirsiniz. Sert aromaları seviyorsanız yöresel mırra’yı da deneyebilirsiniz. Çift Mağara’nın açık bölümü akşam saatlerinde, hafif esen rüzgarla birlikte eşsiz bir Urfa manzarası sunuyor.
Eşkiya’nın setine dönüş
Sıcağın bastırması ile birlikte rotanızı Tarihi Kapalı Çarşı ve çevresine konumlanmış onlarca ara sokağa çevirebilirsiniz. Bölge halkının tüm alışveriş ihtiyacını karşıladığı, irili ufaklı dükkanların yan yana sıralandığı çarşılarda aradığınız her şeyi bulabilirsiniz. Büyük kentlerde yaşayanlardan biriyseniz, çarşılarda tanık olacağınız devinim size ilginç gelebilir. Kızgın demirleri döverek at nalı üreten ustaların yanı başındaki bal satıcısı ya da özenle süslenmiş motosikletlere gözünüz takılabilir. Yorulduğunuzda Gümrük Han’da mola verip, kaçak çay eşliğinde yan masanızda domino oynayan yaşlı amcaları izleyebilirsiniz. Fırınlar, kebapçılar ve tirit salonlarının önünden geçerken burnunuza gelen kokular iştahınızı kabartacak. Çarşıdan ayrılmadan bakırcıların bulunduğu bölüme uğrarsanız, Eşkiya filminin başlangıcında Viranşehir Cezaevi’nden çıkan Şener Şen’in Urfa’da yürüdüğü sahneyi gözlerinizin önüne getirebilirsiniz. Filmin çekildiği günden bu yana çok şeyin değişmesine rağmen bakırcılar olduğu yerde duruyor.
Yüksek duvarlı taş evler
Kent merkezinde görülmesi gereken bir diğer bölge de Topçular Caddesi çevresinde bulunan tarihi taş evler... Labirenti andıran dar sokaklarda, bazalt taşından inşa edilen yüksek duvarlı konakların arasında kaybolmak isteyebilirsiniz. Mezopotamya’daki taş işlemeciliğinin önemli örneklerini evlerdeki mimari ayrıntılarda izleyebilirsiniz. Sokaklar size, orada bulunduğunuz saate göre apayrı fotoğraf kareleri sunma konusunda iddialı.
Künefe değil kadayıf
Şanlıurfa dışında künefe adıyla bilinen fakat onların ısrarla “kadayıf” olarak andıkları muhteşem tatlının tadına bakmadan kentten ayrılmak olmaz. Urfa’nın en iyi kadayıfı birçok kaynağın verdiği bilgi ve bireysel deneyime göre Atatürk Caddesi üzerindeki Gökçin Pastanesi’nde bulunuyor. Fakat kadayıf sadece taze sütün geldiği saatlerde üretilen peynir ile yapılıyor. Pişmesi de yaklaşık bir saat sürüyor. Bu nedenle Gökçin’e uğrayıp, siparişinizi önceden vermek gerekiyor. Antakya ve İskenderun künefeleri ile kıyas yapılmamalı. Urfa’nın kadayıfı onlardan farklı. Pastane’deki emektar garson amca biraz seri konuştuğundan kadayıf siparişinizi verirken güçlük yaşayabilirsiniz. Size yönelteceği soru, “Fıstıklı mı yoksa fıstıklı-peynirli mi?” şeklinde olacak. Soruyu anlamasanız da “Fıstıklı-peynirli” yanıtını gönül rahatlığıyla verebilirsiniz.
Ciğer kebapların sabah yolculuğu...
Balıkgöl'de yemleme ritüeli...
Bölgede bir toplumu simgeleyen mor poşular...
Domino oynayan Urfalı amcalar...
İhram giyen bir Şanlıurfalı...
İsotlarla oluşturulan kebapçı vitrini...
Lavaş üreten bir fırın...
Urfa'da motosikletler özenle süsleniyor.
Eyüp Mahallesi'nde akşam keyfi...
Eyüp Mahallesi'nin haylazları...
Onların eğlencesi de bu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder